HİCR 28 / 29 |
وَإِذْ
قَالَ
رَبُّكَ
لِلْمَلاَئِكَةِ
إِنِّي
خَالِقٌ
بَشَراً
مِّن صَلْصَالٍ
مِّنْ
حَمَإٍ
مَّسْنُونٍ {28} فَإِذَا
سَوَّيْتُهُ
وَنَفَخْتُ
فِيهِ مِن رُّوحِي
فَقَعُواْ
لَهُ
سَاجِدِينَ {29} |
28. Hani
Rabbin meleklere şöyle demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, değişmiş ve
şekillenmiş balçıktan bir beşer yaratacağım;
29.
"O halde onun yaratılışını tamamlayıp ona ruhumdan üflediğim zaman siz de derhal
onun için secdeye kapanın."
Yüce Allah'ın:
"Hani Rabbin meleklere şöyle demişti ... " buyruğu ile ilgili
açıklamalarımız daha önce el-Bakara Süresi'nde (30. ayetin tefsirinde) geçmiş
bulunmaktadır.
"Ben, kuru bir
çamurdan, değişmiş ve şekillenmiş balçıktan bir beşer yaratacağım. O halde,
onun yaratılışını tamamlayıp" onun hılkatini ve suretini düzenleyip
"ona ruhumdan üflediğim zaman, siz de derhal onun için secdeye
kapanın."
Üflemek; rüzgarı bir
şeyin içinden geçirmek demektir. Ruh ise, gözle görülemeyen latif bir cisimdir.
Yüce Allah'ın, adeti (sünneti) bu cisim ile bedende hayatı yaratma şeklinde
cerayan edegelmiştir. Bunun hakikati ise, yaratmanın yaratıcıya izafe
edilmesinden ibarettir. Çünkü ruh, Allah'ın yarattığı şeylerdendir. Yüce Allah'ın
bunu, kendi nefsine izafe etmesi ise, şerefini yükseltmek ve onu yüceltmek
içindir. Nitekim: "Benim arzım; Benim semam, Benimevim, Allah'ın devesi,
Allah'ın ay'ı" ifadeleri de buna benzemektedir. Yine: "Ve kendinden
bir ruhtur'' (en-Nisa, 171) buyruğu da bu açıdan buna benzemektedir. Nisa
Süresi'nde (işaret edilen ayette) buna dair açıklamalar genişçe geçmiş
bulunmaktadır. Aynı şekilde "et-Tezkire" adlı eserimizde de ruhun
latif bir cisim olduğuna, nefsin ve ruhun aynı şeyin iki ayrı adı olduğuna dair
varid olmuş hadisleri zikretmiş bulunuyoruz. İleride de buna dair açıklamalar
inşaallah gelecektir.
"Ruh" hayatın
kendisidir, diyen kimseler, bedene ruh verildiği zaman hayat bulur, demek
isterler.
"Siz de derhal onun
için secdeye kapanın" yani, onun için secde edin.
Bu secde, bir selamlama
ve bir ikram secdesidir. İbadet kastıyla yapılan bir sücud değildir. Allah,
dilediğini üstün kılma hakkına sahiptir. O, peygamberleri meleklerden üstün
kılmıştır. Bu anlamdaki açıklamalar daha önceden el-Bakara Süresi'nde (34.
ayet, 3. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.
el-Kaffal der ki:
Melekler, Hz. Adem'den daha faziletli idiler. Büyük ve üstün sevap konusunda
işarette bulunmak üzere ona secde etmekle onları sınamış oldu. Mutezile'nin
kabul ettiği görüş de budur. Bir diğer açıklamaya göre, onlara Adem'in
yakınında Allah'a secde etmeleri emredilmişti ve Hz. Adem onların secdeleri
için bir kıble durumunda idi.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN